Avrupa üzerine ya da Avrupa Birliği sürecinin çeşitli yönleri üzerine olan yazılardan oluşan bu kitap, 1990’lı yılların ikinci yarısından başlayarak kaleme alınmıştır. Oldukça farklı nitelikte olan yazılar, kimi zaman çözümlemeler ya da çeşitli vesilelerle görüş bildirmeler ve Kosova Savaşı, İkinci Irak Savaşı, Avrupa Birliği?nin kurulmasına ilişkin çeşitli aşamalar, Sovyetler Birliği’nin dağılışından beri izleme olanağını bulduğum Fransa ve İtalya arasındaki politik tartışmalar gibi belirli olaylara bağlı düşünceleri içermekte. Buradaki düşünmenin, değişik anlarında, dengesizlikler, kararsızlıklar, gidiş gelişler içerdiği fark edilecektir: Komünist hareket içinde mücadele edenler için Avrupa’ya geri dönmek kolay olmamıştır.
Avrupa’ya küresel hareket aracılığıyla, ancak Seattle’dan sonra dönebildik. Belki de Avrupa söyleminin kuruluşunun her aşamasından geçtiğim için, hem komünist, hem de Avrupalı federalist olmanın nasıl reddedilebileceğini artık anlayamadığım bir gerçek. Avrupa, kurtuluş tarihinin içinde daha önce harekete geçmiş olan güçlü öznellikleri küreselleşmenin içinde yeniden devreye sokmak ve hem siyasal alanın, hem demokratik düzenlemelerin yenilenmesini önermek için ilginç bir fırsattır.
Bazı kitaplar vardır, yaşadıkları döneme tanıklık etmekle kalmayıp geleceğe de ışık tutarlar. M. Hardt ve A. Negri’nin İmparatorluk’u da çok sayıda düşünür tarafından böylesi bir eser olarak gösteriliyor. İmparatorluk’u bu kadar önemli kılan, küreselleşme çağını her yönüyle irdelerken, küreselleşme mağdurlarından yana aktif bir tavır alması, onları küreselleşmenin vahşetinden kurtaracak alternatifler de önermesidir.
Ulus-devletlere dayalı çağ sona erdi. Sermaye küresel çapta önüne çıkan her engeli yıkıyor; Seattle’dan Cenova’ya uzanan isyan dalgasına rağmen, muhalefet güçleri zayıf; karamsarlık iliklere işlemiş durumda. Mevcut durumu açıklamakta emperyalizm kavramı yetersiz kalıyor; yeryüzünü ele geçirmekte olan merkezsiz ve topraksız egemenlik aygıtını Hardt ve Negri İmparatorluk diye adlandırıyor. İmparatorluk döneminde artık dışarısı kalmamıştır. Egemenlik, tek bir yönetim mantığına göre işleyen ulus-üstü organların eline geçmiştir. Adalet kaygısından yoksun biçimde işleyen sömürü mekanizmaları artık fabrika duvarları ve ulus-devletin sınırlarıyla yetinmeyerek yeryüzünün her köşesine yayılmıştır. Ama İmparatorluk özgürleşme için yeni imkanlar da sağlamaktadır; Marx’ın kapitalizmin kendinden önceki üretim biçimlerinden ileri olduğunu söylemesi anlamında ilerici bir boyut da içerir. Bu nedenle Hardt ve Negri küresel sermaye karşısında ulus-devleti güçlendiren her türlü politik stratejiyi reddediyor. Onlara göre küreselleşmeye karşı yerele dayalı itirazlar, dışarısı kalmayan bir dünyada dışarı yanılsaması yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Artık ülkeden sökülüp atılacak emperyalizm ve ele geçirilecek bir iktidar odağı yoktur; bunları hedefleyen politik hareketler ömrünü tamamlamıştır. Yerelin farklılıkları küreselin homojenliği karşısında direnme gücünü yitirmiştir. İktidarın küreselleşmesi iktidar karşıtlarının yeryüzünü yurt edinerek, evrensel yurttaşlık hakkını savunarak insanlığı kucaklayarak gerçek bir enternasyonalizmin temellerini atabilir, hayatlarını otonomlaştırarak yeniden üretebilir; İmparatorluğun her yerdeki kalbine yine her yerden darbe indirebilirler. M. Hardt ve A. Negri, İmparatorluk’la değişen dünyayı yorumlamakta zaaf gösteren muhalif düşünceye yeniden atak imkanı sunarken Türkçe basım için yazdıkları önsözde “şenlik” müjdesi veriyor.
…
İmparatorluk’u okuduktan sonra, kimse kendini “bu kitap mutlaka yazılmalıydı” duygusundan kurtaramaz. Hardt ve Negri’nin ortaya koyduğu şey, çağımız için Komünist Manifesto’yu yeniden yazmaktan hiç farklı değil. İmparatorluk, küresel kapitalizmin sonunda kendini yıkacak çelişkiler ürettiğini gösteriyor. Bu kitap, yalnızca “tarihin sonu” kehanetlerinde bulunan tuzu kuru liberaller için değil; günümüz kapitalizmiyle cepheden yüzleşmekten kaçınan sözde-radikal kültür araştırmaları için de ölüm çanları çalıyor.
Slavoj Zizek
İmparatorluk, klasik Marksist yaklaşımdan daha “komünist” bir militanlık ve sınıf mücadelesi öngörüsünde bulunuyor. Kesinlikle, felsefeciler, siyaset bilimciler ve sosyalistler arasında uzun süre ateşli tartışmalara neden olacak. Sonuç ne olursa olsun, devasa bir entelektüel zenginlik sağlayacak.
Etienne Balibar
UYARI! Bu sayfada yer alan e-kitaplar tanıtım amaçlıdır. Yasal olarak indirmiş olduğunuz dosyanın 24 saat içersinde silinmesi gerekmektedir; silinmemesi durumunda tüm sorumluluk size aittir.
Teşekkür ettim