Carmine Gallo - Ted Gibi Konuş


Teknoloji, Eğlence ve Dizayn sözcüklerinin baş harflerinden adını alan TED konferanslarının gördüğü ilgi bütün dünyada artarak sürüyor. "Paylaşmaya değer fikirler" sloganıyla anılan, insanları bu denli etkileyen 18 dakikalık TED konuşmaları internette 4 milyardan fazla izlendi. Peki niçin? Bu kadar çok insanı bu kadar etkileyen konuşmaların sırrı ne? Etkili, ikna edici, ilham veren bir sunum yapmak için en çok neye gereksinim duyarız? Yetenek?

Hayır, bildiğiniz gibi değil. Topluluk önünde konuşmak o kadar da korkutucu değil. Carmine Gallo'nun, Wall Street Journal çoksatar listesine girmiş bu kitabı, 100'den fazla TED konuşmasının çözümlemesi, TED'in en sevilen konuşmacılarıyla söyleşiler, psikoloji, nörobilim ve iletişim uzmanlarının görüşlerini bir araya getiriyor.

 

Carmen Thomas - Çişteki Mucize


CİŞ ya da eşanlamlısı olan başka bir sözcük... Hangisi söylenirse söylensin; bunu duymak nasıl bir çağrışım yaratır sizde? İlk tepkiniz ne olur? Hiç kuşku yok ki, çoğumuzu hemen tiksindiren sözcüklerdir bunlar! Peki bu özel sıvının, dünya ilaç sanayiini altüst edecek derecede her derde deva, mucizevi bir madde olduğunu söylersek nasıl bir tepki gösterirsiniz acaba? İşte o mucizevi sıvının özelliklerinden birkaçı: *Taze idrarla birkaç kez gargara yapmak boğaz ağrılarına birebir geliyor... *En azgın sivilceler bile on günden fazla direnemiyor kendi çişinize! *İdrarla ovulan artroz hafifliyor... *Günde birkac tamponla kılıç yarası bile iyilesiyor... *Pencere camlarını, hicbir temizlik maddesi çiş kadar parlatmıyor! *On gün dinlendirilmiş idrar, en iddialı şampuandan daha iyi yumuşatıyor saçları. *İdrarla sulanmış salatalıklar daha çabuk büyüyor... vs. vs. Çişle ilgili inanılmaz daha nice iddialar var...

 

Carlos Ruiz Zafon - Rüzgarın Gölgesi


İspanya’daki iç savaştan birkaç yıl sonra Barcelono’da kitapçı Daniel Sempere’nin oğlu Rüzgarın Gölgesi adlı uzun yıllardır unutulmuş bir roman bulur. Kitabı okuduktan sonra esrarengiz bir düelloda öldüğü söylenen yazar Julian Carax hakkında bilgi edinmek genç çocukta bir saplantı haline gelir. Fakat Carax’ın eserlerini bulmakta zorlanır. Çünkü kimliği bilinmeyen bir koleksiyoncu kitapları birer birer bulup, yakarak ortadan kaldırmaktadır. Çenebaz, anti faşist, eski bir casus dahil birkaç karakterin de yardımıyla Daniel, Carax’ın yaşam öyküsünü parça parça birleştirmeye başlar ve ortaya marazi harika gotik bir melodram çıkar.

Rüzgarın Gölgesi’nin Daniel’in eline geçtiği duyulunca bazı kimseler kitabı almak için çocuğa cazip teklifler yapar… Ama Daniel kitaba karşı olan sorumluluğunu bilir. Fakat birisi yıllardır Carax’ın kitaplarını toplayıp onları yok etmeyi iş edinmiştir. Bir kitabın koruyucusu olmak aynı zamanda tehlike de içermektedir.
Daniel, yavaş yavaş 1920 ve 30’larda Paris’te, daha sonra da Barcelona’da başka eserleri de yayınlanan yazarın hayat hikayesini öğrenir.

 

Carlos Maria Dominguez - Kağıt Ev


Bazı insanlar kitap okumaz, bazıları okur ve kimileriyse okumakla kalmayıp onlarla birlikte yaşar. Kâğıt Ev, işte bu kitap tutkunlarından Carlos Brauer'in ve onun -bir edebiyat profesörü olan- Bruma Lennon'la olan gizemli ilişkisinin, bu ilişkinin gün yüzüne çıkmasına neden olan bir Joseph Conrad cildinin, kitap ve okuma aşkıyla dolu yaşamların hikâyesi...

Arjantinli yazar Carlos Maria Dominguez'in, yayımlandığı her ülkede büyük ilgi uyandıran novellasını Seda Ersavcı İspanyolca aslından çevirdi. Peter Sis'in çizimleri ve Cem Ersavcı'nın kapak fotoğrafıyla, kalın ciltlerin arasında saklanacak bir mücevher...

 

Carlos I. Calle - Hayali Söyleşiler - Einstein


"Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır" Bilimin gizemleri sonsuz. Hep böyleydi, böyle olmaya da devam ediyor. Bu gizemlere en fazla yaklaşan insanlardan biri olan Albert Einstein uzay, mekan ve zaman kavramlarımızın algısını tamamen değiştirdi. Hayali Söyleşiler serisinin bu kitabıyla, Nobel Fizik Ödüllü bu olağanüstü zihin, şimdi de geçmişten günümüze sesleniyor. Dağınık saçları, çorapsız giydiği ayakkabıları ve dil çıkardığı ünlü fotoğrafı ile hafızamıza kazınan Einstein, barış yanlısı politik görüşleri ile olduğu kadar, evrendeki eşsiz uyuma hayranlık duyan özgür ve yaratıcı kişiliği ile de yaşadığımız dünyayı renklendiren eşsiz bir düşünür. Önsözünü, Wolf Vakfı Fizik Ödülü’nü Stephen Hawking’le paylaşan Roger Penrose’un yazdığı bu söyleşi kitabı daha önce okuduğunuz hiçbir bilim kitabına benzemiyor. Einstein’ın çocukluğundan okul hayatına, hayatına giren kadınlardan çocukları ile olan ilişkisine, müzik ve yelkencilik sevdasından, bilim dünyasında çığır açan teorilerine ve din anlayışına kadar Einstein ile yeniden tanışmanın tam zamanı! "İnsanlar kendileri karşı çıkmadıkça, hiçbir şey savaşları ortadan kaldıramaz."

 

Carlos Castaneda - Güç Öyküleri


Bu hayret verici ve aydınlık çalışmada Carlos Castaneda büyücülüğün gizemlerinde ki uzun öğrenciliğini, Don Juan' la olan efsanevi tanışmasıyla başlayan bir yolculuğu tamamlıyor. Güç Masalları, onun bu olağanüstü yolculuğunun sonucunu anlatıyor

 

Carl Von Clausewitz – Savaş Üzerine


Savaşlar çağının sürdüğünü, günümüzde teknolojinin varlığını hissettirmesiyle bunun ivmesi ve boyutunun artık başka bir seyir aldığını söyleyebiliriz. Ama değişmeyen bir gerçek var ki; savaşın yüzü, getirdikleri, insanlığa yaşattıkları. Ünlü bir askeri kişilik olan Clausevvitz, yaşadığı dönemin savaş gerçeğinin birebir tanığı. Orduda her kademede görev alan, askerlik ve savaş üzerine düşünüp yazan biri. 1818'lerde Prusya ordusundayken Harp Okulu Komutanlığı'na atanır. Burada görev yaptığı sırada kaleme aldığı Savaş Üzerine, onun savaş deneyimi kadar savaş üzerine geliştirdiği kuramları da içeren bir temel kitap. 20. yüzyılın savaşlar çağı olma özelliğini kavrayış bilinci, politika ve savaş ikileminin iç içeliğinin doğurduğu sonuçlar, gelişen teknolojinin toplumsal yaşamdaki izleri, ülkeler arası değişime etkisi Clausevvitz'in öngörüsüyle Savaş Üzerine'öe yer alır. Elimizdeki yapıt savaş tarihi, savaş sanatı kadar savaş teorilerini içermesiyle de vazgeçilmez nitelikte bir kaynak. "Savaş nedir" sorusundan savaş planına, savaşın ritüellerinden etkilerine, savaş stratejisinin yöntemlerinden savunma biçimlerine uzanan sürecin bütün boyutlarının neleri içerdiğini anlatan, yayımlandığı günden bugüne alanında tek kitap olan Savaş Üzerine'rim yeni basımını okurlarımıza sunuyoruz.

 

Carlo M. Cipolla – Neşeli Öyküler


Karabiber, nasıl oldu da Haçlı seferlerine yol açtı?
Floransalı ünlü banker Bardi ailesi neden kalp para basmaya kalkıştı?
Osmanlı hanımları arasında gümüş Fransız paralarından yapılma kolye ve küpler moda olunca Osmanlı ekonomisi nasıl krize girdi?
Bremen piskoposunun av eti tutkusu nelere yol açtı?
Fatih William İngiltere'yi işgale giderken neden yanında bol bol şarap götürdü?
Vikingler neden güneye akın yaptılar?

İtalyan iktisat tarihçisi Carlo M. Cipolla, Üç Olağandışı Öykü'de kendi üslubuyla, 17. -18. yüzyıllarda geçen neşeli, tuhaf, ama tamamen gerçek öyküler anlatıyor. Allegro ma non troppo Avrupa tarihine mizah penceresinden bakıyor. Kitabın sonunda yer alan Aptallığın Temel Yasalarını ise yazar "nükteli bir buluş" olarak niteliyor.

 

Carlo M. Cipolla - Silahlar ve Avrupa Sömürgeciliği


İstanbul'un fethini müteakip Avrupa'da ortaya çıkan Osmanlı engelini aşarak Doğu'ya Hindistan'a ulaşma girişimleri, Avrupa sömürgeciliğinin de başlangıcını oluşturmuştur.
Dünya siyasetinde günümüzde süren Batı üstünlüğünün temelinde Yeni Çağ ile birlikte başlayan yağmacı / sömürgeci serüven, bu serüvende elde edilen zenginlik ve imkanlar bulunmaktadır. C.M. Cipolla, yeni Çağ başlangıcından itibaren Batı'nın dünya çapında yayılma sürecine girmesi, bu sürecin kaynakları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Yazar, Avrupa silah imalatında yaşanan gelişmelerle Avrupa yayılmacılığı arasında ilişki kurmaktadır. Her ne kadar, Cipolla'nın tezleri, yüzyıllar süren Osmanlı başarısını ya da Osmanlı güçleri karşısında Batılı güçlerin zayıflığını izahta yetersiz ise de, eser, ilk dönem Batı sömürgeciliği, Batı'daki yükselen güç merkezleri ve Batı içi çekişmeleri izahta oldukça yararlı bilgiler ihtiva etmektedir.

 

Carlo M. Cipolla - Fatihler, Korsanlar, Tüccarlar


Avrupa tüm Ortaçağ boyunca değerli maden yokluğu yüzünden büyük sıkıntı çekti. Ancak beklenmedik bir anda, 16.yüzyılın ortasından başlayarak, Amerika kıtasındaki sömürgeleri, özellikle de Meksika ve Peru, İspanya'ya tonlarca gümüş akıttı. İspanya sınırlarını da aşan bu günüş bolluğunu, Venedik elçisi Vendramin, "evlerin çatısına yağan ve ilk düştüğü yerdekilere hiçbir yarar sağlamadan süzülüp aşağı akan yağmura" benzetiyordu. Değerli madenler bu şekilde, Batı'dan Doğu'ya ilerleyerek, bir ülkeden diğerine hızla yayıldı. Bu arada Avrupalıları imrendiren Doğu malları da -baharat, ipek ve özellikle de porselen- aksi yönden (Doğu'dan Batı'ya) hareket ederek bütün dünyada yoğun bir ticaretin gelişmesini sağlıyordu. Bu ticari gelişmeye olanak sağlayan temel araç da, İspanya'da sekizlik real ya da peso, Anglo-Sakson ülkelerde sekizlik sikke ve İtalya'da piastra diye adlandırılan kaba ve ağır bir madeni paraydı. Türkiye'den İran'a, Hindistan'a, Çin'e kadar, bu sikke en çok aranan şey oldu ve kıtalar-arası karşılıklı ticaret yöntemini çalıştırmak için gerekli olan paraya çevrilebilir değir sağladı. İspanyol-Amerikan gümüşünün heyecan verici, ilginç öyküsü ve sekizlik real'in başarısı Cipolla tarafından kitapta büyük bir ustalıkla anlatılmaktadır.

 

Carl R. Rogers - Kişi Olmaya Dair (Gerçekten de Olduğun Kişi Olmak, Bir İlişkiyi ve Bir Hayatı Kurtarabilir)


İlgiyle takip edilen Psikoloji/Psikiyatriserimizin son kitabı Kişi Olmaya Dair, Carl R. Rogers'ın en değerli kitaplarından biri olmakla beraber, psikoloji ve psikiyatri dünyasına hakim olmayan sokaktaki insanın kendini ve hayatı çözmesine yardımcı olur.

"Yaşamın amacı nedir?" sorusuna Rogers, "İnsanın gerçekten de olduğu kişi olması" ifadesiyle cevap verir.

Kişi Olmaya Dair'de Rogers'ın başkalarını ve kendini duymaya çabalayan sıcak, coşkulu, güvenli, ilgi dolu sesiyle karşılaşırız. Bu dikkat dolu dinleyiş, hem bireylere hem de o muazzam soruya, yani kişi olmanın anlamına hizmet eder.

Yayıncılıkta milyon rakamı ender görülen bir sayıdır. Oysa bu kitap milyonlarca satmıştır ve Rogers'ın dünya çapında bir ün kazanmasına neden olmuştur. Çünkü o, inandığı kuramları sadece terapistlere değil, sokaktaki herkese anlatabilmeyi amaçlamıştır.

 

Carl Sagan - Kozmik Bağlantı


Kozmik Bağlantı uzayın keşfinin insan üzerindeki etkilerini inceliyor ve insan ile evren arasındaki ilişkiyi araştırıyor. Günümüzde çıplak göz yerine çok hassas optik aygıtlar, radyoteleskoplar ve uzay araçlarıyla yapılan bu keşif faaliyeti insanın kendisini ve evreni algılayışını büyük ölçüde de-ğiştirdi. Artık gezegenleri geceleyin gökyüzünde dolaşan ışıklar olarak algılamıyoruz. İnsan yüzyıllardır güvenli, rahat ve hatta düzenli görünen bir evrende yaşıyordu. Dünya yaratılış için seçilen yerdi ve insan ölümlü yaratıkların doruk noktasıydı. Bu inanışlar zamanaşımına uğradı. Şimdi çok küçük bir kaya ve metal yığını üzerinde yaşadığımızı biliyoruz.

Uzay araçlarından alınan fotoğraflar bu kaya ve metal yığınının sadece küre şeklinde olmakla kalmayıp evren içerisinde küçücük bir nokta olduğunu kendi gözümüzle görmemizi sağladı. Artık evrenin hâkimi değil sadece ufacık bir parçası olduğumuzu biliyoruz.
Bilim bize, bir canlı türü olarak hayatta kalmak istiyorsak, millet, din ve ekonomi gibi fikirlerden çok, insanlık fikri çatısı altında toplanmamız ve daha barışçı, çevreci bir dünya algılayışı geliştirmemiz gerektiğini söylüyor.

 

Carl Sagan - Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı


Pek az sayıda bilim adamı, bilimin merak, heyecan ve çoşkusunu geniş kitleleri aktarmada Carl Sagan kadar başarılı olabilmiştir. Pulitzer Ödülü'ne sahip Sagan'ın milyonların düş gücünü yakalamaya ve zor kavramları anlaşılır bir biçimde aktarabilme yetisi okurlar açısından gerçek bir kazanımdır. Akıldışılığın ve batıl inançların egemen olacağı yeni bir Karanlık Çağ'ın eşiğinde olup olmadığımız sorusu Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı'nın çıkış noktası. Kitapta bir yandan bilimsel çalışmalara neden kara çalındığı sorgulanırken, bir yandan da uzaylılarca kaçırılma, "bağlantı kurma" ve şifacılık gibi konuların iç yüzü gözler önüne seriliyor. Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı, Sagan'ın bilimle bir ömür süren gönül ilişkisinin bir bildirgesi sayılabilir.

 

Carl Sagan - Broca'nın Beyni - Bilim Aşkı Üzerine Düşünceler


Carl Sagan bu kitabında bilim, sahte bilim, dünya dışı zekâ ve uzay araştırmaları, din ve Tanrı'nın varlığı gibi konuları canlı ve akıcı bir dille ele alıyor. Sagan bir yandan Paul Broca ve Albert Einstein gibi, kuramları gözlem ve deneylerle kanıtlanmış bilginlerin hayatı ve eserlerini çarpıcı bir üslupla özetlerken, öte yandan Immanuel Velikovsky gibi, varsayımları spekülasyon olmaktan öteye geçemeyen sahte bilginlerin çalışmalarını eleştiriyor.
Bilimin sahte bilginler ve şarlatanların iddialarını yok farz etmek yerine titizlikle eleştirmesi gerektiğini vurgulayan Sagan'a göre, dinler de bilimle çatışmaya bir son vermelidir. Evrim kuramını reddedenler bir zamanlar, Güneş'in Dünya'nın çevresinde döndüğüne inanmakta direnenlerin durumuna düşmemek için öğretilerini yenileyerek bilimle uzlaşmalıdır.

Sagan, evrenin sırlarını gerçekten keşfedebilmek istiyorsak, bilimin kötüye kullanılmasının önüne geçilmesi gerektiğini, bunun için de bilginlerin görüşlerini, herkesin anlayabileceği şekilde halkla paylaşması gerektiğini belirtiyor. Broca'nın Beyni sizi tarih, antropoloji, psikoloji, felsefe ve fizik alanlarında keyifli bir gezintiye çıkaracak.

 

Carl Sagan & Ann Druyan - Atalarımızın Gölgesinde


İnsanlığı varlıklı bir evin kapısına bırakılmış kimsesiz bebeğe benzetsek yeridir. Yeni ebeveyni ona geçmişine dair bir öykü anlatır. Çocuk büyüdükçe bu öyküyü inandırıcı bulmayıp gerçekte kim olduğunu, hangi soydan geldiğini araştırır. Öğrenir ki insan ve dünya günümüzden 6000 yıl önce yaratılmamıştır! Dünya 5 milyar yıl önce oluşmuş, yaşam 4 milyar yıl önce ortaya çıkmış ve evrilerek 2 milyon yıl önce insan türü biçimini almıştır... Çocuk en sonunda insan türünün kendisini doğadan ayrı, ondan üstün bir varlık olarak görmesinin yanlış olduğunu anlar.

Bu yanlıştan kurtulup en yakın akrabalarımız olan canlı türlerinin yaşam tarzını incelemek, türümüzün başına bela olmuş, savaş, katliam, sömürü, etnik merkezcilik, yabancı düşmanlığı, cinsiyet ayrımcılığı gibi sorunların çözümüne katkı sağlayacaktır. Carl Sagan ve Ann Druyan Atalarımızın Gölgesinde ile okuru bir bilim şenliğine davet ediyor. Bu şenlikte mitoloji ve felsefeden de söz edileceğini söylememize tabii ki gerek yok...

 

Carl Hiaasen - Pis Maymun


Hop oturup hop kalkacağınız, bol bol kahkaha atacağınız bir romana ne dersiniz? İşte karşımızda haftalarca New York Times bestseller listesinde kalmış kaçık karakterlerle şahane bir kurgunun bulutuğu matrak mı matrak bir polisiye!

Dünyanın en matrak polisiye yazarı geri döndü.
Daily Telegraph

Tuhaf derecede komik bir mucize.
The New York Times

Deli dolu bir kapışma, emniyet kemerlerinizi bağlayın.
People

Aç gözlülüğün ve yozlaşmanın ettiğini bulduğu şeytani bir boğuşma.
The Observer

Büyük bir hazine.
The Newsweek

Carl Hiaasenden önce nasıl eğlendiğmizi hatırlayan var mı?
Son Fransisco Chronicle

 

Carl Hiaasen - Çıplak Yüzmek


Dünyada Golfstream akıntısının nereden başlayıp nereye doğru yöneldiğini bilmeyen tek deniz biyologu herhalde Chaz Perrone'dir. Sadece çok para kazanmak uğruna biyoloji okuyan tek insan da kendisi olduğundan çok parayı kestirmeden kazanmanın bir yolunu da yakalamış sonunda.

Karıştığı yolsuzluğu karısı Joey'nin anladığından şüphelenince, çaresizlikten olacak, karısını tatil yaptıkları teknenin güvertesinden Atlantik Okyanusu'nun karanlık sularına atıveriyor. Ama Chaz bilmiyor tabii. Kadınların canı zor çıkar, hele hele okyanusa atılmış bir yüzme şampiyonu sadece yaşamaya mahkumdur!

Bir marihuana balyasına sımsıkı tutunan Joey Perrone, eski bir polis ve artık yalnız bir adam olan Mick Stranahan tarafından okyanustan kurtarılıyor. Bir an önce polise gidip kocasının işlediği suçu ihbar etmek yerine Joey, ölü biri olarak kalıp Chaz kendi kendini yiyip bitirmeden önce onu yiyip bitirmeye karar veriyor -Mick'in yardımıyla tabii.

Ken bebekler gibi yakışıklı.. ve "sözde alçakgönüllü" ama kesinlikle alçak deniz biyologu Chaz Perrone, Florida kıyıları açıklarında seyreden Sun Duchess adlı teknenin güvertesinden karısını okyanusa attığında onu son defa gördüğünden emindi. Fakat eski bir yüzme şampiyonu olan Joey Perrone, yaşayacaktı! Üstelik intikamın yemeğini soğuk yemeye yetecek kadar uzun.

Bay Hiaasen'i Preston Sturges, Woody Allen ve S. J. Perelman'la aynı kefeye taşıyan, parlak, becerikli ve güzelce bilenen esprili bir üslupla bezenmiş, tatlı kaçık bir keyif.
The New York Times

 

Carl Gustav Jung – Ruh



Paracelsus, Sigmund Freud, Richard Wilhelm, Pablo Picasso, ve James Joyce’un şaheseri Ulysses üzerine yazılan denemeler… Jung, bu olağanüstü kişilikleri ve sanat yaratımının kökenlerini kendi psikoloji kuramları vasıtasıyla keşfediyor.

 

Carl Gustav Jung – Anılar, Düşler, Düşünceler



Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung, 1957 baharında 81 yaşındayken, tüm bir yaşam öyküsünü meslektaşı ve yakın dostu Aniela Jaffé'ye anlatmayı kabul etti. O güne dek yaşamöyküsünü yazması yolundaki tüm önerileri geri çevirmiş olan Jung, belirli aralıklarla düzenlenen söyleşilerde, yaşamının hiç bilinmeyen yönlerini Jaffé'ye anlattı. İki yıldan fazla bir zaman kendini bu uğraşa adamakla kalmadı, 1961'deki ölümüne kadar kitabın son biçimini almasına katkıda bulundu.
Anılar, Düşler, Düşünceler, insan zihninin en büyük kâşiflerinden birinin, yaşamının en gizli köşelerine kadar uzanan içten açıklamalarından oluşuyor. Bu benzersiz kitap, kişilik, rüyalar ve fanteziler ile din konusunda tüm insanlığı etkileyen düşünceleri geliştirmiş olan Jung'un, ilginç ve bir o kadar da saklı kişiliğini kendi ağzından gözler önüne seriyor. Önce hayranı olduğu, sonradan derin görüş ayrılıklarına düştüğü Sigmund Freud'la ilişkilerine birinci elden ışık tutuyor.
Carl Gustav Jung'un özyaşamöyküsünü, fotoğraflar eşliğinde ve İris Kantemir'in Almanca aslından yaptığı çeviriyle sunuyoruz.

 

Carl Gustav Jung - Ulysses ve Picasso Üzerine Denemeler



Jung bu denemeleri kaleme aldığı 1930’larda, 65 yaşındaydı. Joyce’dan altı, Picasso’dan beş yıl daha yaşlıydı. Böylesi bir üçlünün, birbiriyle neredeyse eşzamanlı ilişkileri sanat dünyası bağlamında çok önemli bir kazanım sağlaması yanında, sonraki kuşaklarca, birbirlerine yansıtmaları nedeniyle de şans sayılmalı.
Mazhar Candan’ın Önsöz’ünden...

 

Carl Gustav Jung - Psikoterapi Pratiği



C. G. Jung'un arzusuyla Almanca külliyatını yayımlayan yayımcıları, ilk kitap olarak Psikoterapi Pratiği'ni seçerler. Kitaba yazdığı önsözde Jung, eseri şu cümlelerle sunar:
(...) Yayımcılara bilhassa seçimlerinden dolayı da şükran borçluyum. Onlar böylelikle ruhu tanımaya dair katkımın insan üzerindeki pratik tecrübeye dayandığı gerçeğini anladıklarını göstermiş oluyorlar. Beni elli yıldan fazla süren psikoterapi pratiğinde, sonraki tüm bilgi ve çıkarımlarıma vardıran, diğer taraftan da kanaatlerimi yine, doğrudan tecrübeyle kontrol edip düzeltmeye sevk eden, bir doktorun, ruhani ıstırapları psikolojik açıdan anlamaya dair uğraşlarıdır. Geç dönem yazılarımın arasından mesela tarihî bir inceleme seçilecek olsa, hazırlıksız okuyucu elbette, kendi psikoterapi tasavvuruyla bu yazının ne alakası olduğunu çıkarmakta zorlanacaktır. (...)
Psikoterapist, sadece hastasının şahsi biyografisini değil, gelenek ve dünya görüşünün nüfuzlarının işe karışıp çok zaman belirleyici rol oynadığı, hastanın uzak yakın zihin çevresini de öğrenmelidir. Bütün bir insanı ciddiyetle anlamaya çalışan hiçbir psikoterapist, rüya dilinin sembolleriyle hesaplaşmaktan geri duramayacaktır. (…)Bunu anlamak hekime, hastasını, kendini sırf şahsiyetçi bir şekilde anlamanın boğucu darlığından çıkarıp onu, şimdiye dek sosyal, ahlaki ve zihnî gelişiminin ufuklarının genişlemesi ümidini kapatan benmerkezci tutulmuşluğundan kurtarmasına imkân sağlar.
Okuyucu bu ciltteki makalelerde sadece pratikteki görüşümün temelleri ve prensiplerine dair ipuçları değil, aşağı yukarı tamamlanmış hemen her analizin "crux"u veya en azından "the crucial experience"i anlamına gelebilecek, FREUD'un dahi merkezî olarak gördüğü, aktarım problemi denen o fenomeni tarihî açıdan anlamanın bir örneğini de bulacaktır.

 

Carl Gustav Jung - Psikoloji ve Din



Din, insan aklının en eski ve en yaygın uğraşlarından biridir. Bu nedenle insanın psikolojik yapısına değinen her psikoloji dalı, dinin sadece toplumsal ya da tarihsel bir olay olmayıp, çok sayıda insan için oldukça kişisel bir ilgi alanı olduğu gerçeğini gözlemlemeden edemez.İnsan ruhunun zenginliklerini en ayrıntılı biçimde incelemiş bir araştırmacıdan, bir psikanaliz ustasından din ve psikoloji üzerine yetkin bir kitap.

 

Carl Gustav Jung - Maskülen & Erilliğin Farklı Yüzleri



Maskülen kavramı sadece Jung'un insan ruhu hakkındaki devrimci teorileri için değil kişiliğin gelişimi için de dikkate değerdir. Eğer Jung'un inandığı gibi “modern insan halihazırda, kendi aklının ışığı ötesinde hiçbir şeyin dünyasını aydınlatamayacağı fikriyle zihnini bulandırmış” ise her insana idrak kabiliyetinin sınırlarını ve bu sınırları nasıl aşacağını göstermek temel bir mesele haline gelir. İşte Jung'un Maskülen adlı eserinde yapmaya çalıştığı budur. Erilliğin dürtüsünü ve doğasını ilgilendiren ünlü sezgilerini kaleme alır ve bunların kişiliğin gelişimini nasıl etkilediğini açıklar. Kişisel ve klinik tecrübelerinin ürünü olan eşsiz perspektifi sayesinde Jung, erilliğe dair anlayışımız konusunda uzun yıllar daha psikanalistlerin zihnini meşgul edecek sorunları ortaya atmıştır.

 

Carl Gustav Jung - Kırmızı Kitap



Bu derûnî hayalleri izlediğim yıllar, hayatımın en önemli dönemleriydi. Diğer her şey buradan yola çıktı. (...) Tüm hayatım, bilinçdışından patlak veren gizemli bir çağlayan gibi, bazen beni yıkabilecek kadar güçlü olan bu akıntıyı anlamaya çalışmakla geçti. (…) Sonrası sadece sınıflandırma, bilimsel değerlendirme ve hayata tatbik etme. (…)
-C.G. Jung-
C.G. Jung'un 1957 yılında, ölümünden beş sene önce dile getirdiği yukarıdaki satırlar, 1914 ile 1930 yılları arasında Kırmızı Kitap üzerinde çalıştığı yılları anlatır. İsmi, Jung'un takipçileri tarafından seksen yılı aşkın bir süredir bilinse de eser, 2009 yılında yayımlanana kadar okuyucunun istifadesine sunulamadı.
Kitabın yayımlanması, psikoloji dünyasında büyük yankı uyandırdı. Arketip, kolektif bilinçdışı, persona, anima, animus gibi kavramlardan oluşan temel kuramının nasıl ortaya çıktığını Jung'un kendi kaleminden okuma fırsatı doğdu. Jung'un bu deneyimi psikoterapiyi, hastalıkların tedavisinden ibaret olmaktan çıkarıp kişiliğin yüksek düzeyde gelişmesinin bir vasıtasına dönüştüren "bireyselleşme sürecini" bizzat nasıl yaşadığını anlatıyor.
Modern tarihin hakiki vizyonerlerinden birini yaratan Kırmızı Kitap, ancak "katagoriler ötesi" diye nitelendirilebilir. İnsan olmanın ne anlama geldiğini araştıran bu kitap, psikanaliz tarihinin ötesine geçerek C.G. Jung'u Karl Marx, Georg Orwell ve tabii ki Sigmund Freud gibi devrim yaratan düşünürlerin arasına yerleştiriyor.
-Sara Corbett, New York Times-
Dante'nin İlahî Komedya'sı, Joyce'un Ulysses'si, Goethe'nin Faust'unda dile getirilenlerle örtüşen Kırmızı Kitap, Nietsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt'üne bir cevap niteliğindedir. Nietsche'nin ileri sürdüğünün aksine "Tanrı ölmemiştir. O, insanın dışındaki dinî, millî ve siyasi yapılarda aranmak yerine tek tek bireylerin yaşamlarının içerisinde keşfedilmeli ve 'mücadele edilmeli'dir."
-B. Hill, amazon.com okuyucu yorumu-

 

Carl Gustav Jung - Keşfedilmemiş Benlik



Keşfedilmemiş Benlik sorgulayan bir kitap.
Onu okurken, kendinizi dünyanın en büyük psikiyatristlerinden birinin yanında oturuyor ve insanın en önemli sorunlarından birisi üzerine söyleşisini dinliyor gibi oluyorsunuz.

 

Carl Gustav Jung - Jung Psikolojisinde Rüya (makale)


Yazar, psikiyatrist, eğitimci, ressam ve bir de seyyah olan Carl Gustav Jung, rüyalar hakkındaki fikirlerini bu derlemede toplamıştır. Gizemcilik, din, kültür, semboller gibi ana temaları kendine özgü ve maharetli anlatım tekniğiyle okuyucuya sunmuştur. Rüyaları filmsel özellikleriyle teşhis etmiş, ayrıca sadece şahsi planda söz konusu olan "kişisel rüyalar" ile hepimizin tecrübe ettiği ve kolektif bilinçdışının ürünü olan "büyük rüyalar" arasında ayrım yapmıştır. Yirminci yüzyılın en etkin figürlerinden biri olarak Jung, Rüyalar adlı eseriyle kendi ürettiği sıradışı kavramlara anlaşılır tarzda bir giriş yapmakla kalmamış, bunun yanında toplu eserlerinin nitelikli okunması için de en ideal yöntemi sunmuştur.

 

Carl Gustav Jung - İnsan ve Sembolleri



İnsan ve Sembollerinin araştırılması aslında insanın kendi bilinçdışıyla ilişkisinin araştırılması demektir. Dahası Jung'un bilinçdışı görüşünde bilinçdışı, bilincin büyük kılavuzu, dostu ve akıl hocası olduğu için bu kitap en doğrudan kavramlarla insanların ve onların spiritüel problemleri ile ilgilenir. Bilinçdışını biliriz ve onunla (iki yönlü bir şekilde) temelde rüyalarla iletişim kurarız; bu kitapta (hepsinden çok Jung'un kendi bölümünde) bireyin yaşamında rüya görmenin önemine büyük bir vurgu yapıldığını göreceksiniz.
-John Freeman-

 

Carl Gustav Jung - İnsan Ruhuna Yöneliş



Çağdaş psikolojinin üç büyük devinden biri ve analitik psikolojinin kurucusu, psikiyatr ve dünyamızın ender Filozof-bilimadamlarından biri olan C. G. Jung, İnsan Ruhuna Yöneliş’te psikolojinin en temel ve özgün kavramlarını sunuyor: Kompleksler, düşler ve bireysel anlamları, çağrışım deneyleri, yansıtmalar, arketipler, bilinç, bilinçaltı ve bilinçdışının işlevleri... Çağdaş psikolojinin üç büyük devinin sonuncusu, çağdaş insanın günlük yaşamında ve “öte yaşamında”; düşlerinde, bilinçli ve özellikle de bilinçsiz yaşamında kendini duyuran başlıca ruhsal sorunlarına, sıkıntılarına uzun yıllar öncesinden ışık tutmaya, yol göstermeye devam ediyor. Jung, öte yandan bir kâhin gibi davranıyor; insanlığı bekleyen en büyük tehlikenin “ruhsal tehlike” olduğunu, bunun da insanın bilinçaltından geleceğini savunuyor. Bu bağlamda İnsan Ruhuna Yöneliş, ilk basımından bu yana geçen yaklaşık 60 yıla karşın değerinden ve savlarından hiçbir şey yitirmemiş durumda. Çünkü Dünya gezegeni, giderek bilincini bir yana bırakıp, bilinçaltı birikimleriyle varlığını ve ilişkilerini sür
dürmeye çalışan bir insan tipinin egemenliğine giriyor...

 

Carl Gustav Jung - Gökte Görülen Cisimler Üzerine Bir Mit



Ufo'lar için dünyada bir temel bulmanın ve onların fiziksel özelliklerini açıklamanın olanaksızlığı, çok geçmeden 'dünya dışı' bir kökenleri olduğu tahminine yol açtı. Bu varyasyonla birlikte bu söylenti, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden önce New Jersey'de, H. G. Wells'in bir romanından uyarlanan ve Marslıların New York City'ye girmesini konu edinen bir radyo oyununun çok sayıda trafik kazasının yaşandığı bir izdihama sebep olduğu büyük New Jersey paniğinin psikolojisiyle ilişkilenmiştir.
Jung'un Ufo'lara ilginin zirve yaptığı 1950'lerde kaleme aldığı bu çalışma, dünyayı kasıp kavuran fenomene dair yazılan en öngörülü eserlerden biri oldu. Jung'un bu tür olaylara karşı kuşkucu bir tutumu olduğu biliniyor. Konuyu UFO'ların gerçekliği ya da gerçek dışılığıyla değil, psikolojik temelde ele alan ünlü psikolog, uçan daireleri insanoğluna atalarından miras kalan mitlerin modern bir benzeri olarak değerlendiriyor. Yaptığı analizlerle UFO'ları dini bir kültün merkezi, insanların teknoloji ve doğa-üstü kurtarıcılara dair fantezilerine temellenen dedikodular olarak yorumlayan Jung, dünden bugüne dünyayı meşgul eden UFO fenomeniyle ilgili güncelliğini koruyan bir çalışma sunuyor.

 

Carl Gustav Jung - Feminen & Dişilliğin Farklı Yüzleri



Sevgi, bir kader gücüdür, öyle ki bu gücün enerjisi cennetten cehenneme uzanır der Jung, kitabın içindeki "Bir Öğrencinin Sevme Sorunu" adlı bölüm üzerine düşüncelerini dile getirirken. Ne var ki Jung bu kitapta sadece sevgi veya aşk sorunundan bahsetmez: Geniş alanlara ve kitlelere ulaşan, kişinin iç dünyasıyla ilgili teorilerini açıklamaya ve yorumlamaya devam eder. Feminen ilke ışığında, mitolojik anne figürü arketiplerinden yirminci yüzyıl Avrupa kadınının tecrübelerine kadar okuyucuya rehberlik yapar. Bu arada animus ve anima gibi kendi kişilik anlayışı içinde son derece önemli kavramları aydınlatmayı ihmal etmez. Jung'un fikirlerinin çoğu yirmi birinci yüzyılda yetişen nesiller için kaynak niteliğindedir. Feminen, Jung'un iddialarının radikalliğini göstermesi açısından da kışkırtıcı bir eserdir.